MODERN ZAMANLAR
Yirminci yüzyılın başlarında “modern” üretim tarzları
“modern” yaşama biçimlerini doğurmuştur. 1936 yılında Charlie Chaplin
tarafından yazılan ve yönetilen Modern Zamanlar, dönemini en iyi anlatan
filmlerden biridir. Chaplin namı-değer Şarlo, sessiz filmlerin duyguları daha
iyi yansıttığını düşündüğü için bu filmini de sessiz çekmiştir. Çektiği son
sessiz film olan Modern Zamanlar’da kapitalist dönemin çalışma ilişkilerini
Şarlo tiplemesi aracılığıyla eleştirmiştir.
Modern Zamanlar
filmine bakacak olursak film insan ile makine arasında benzeşimlere fazlasıyla
dikkat çeker. Makineleşmiş insan yabancılaşmıştır ve sadece sistemin
çarklarından biri olarak görülür. Film 1930 yıllarda Büyük Buhran döneminde
çekilmiştir. Dönemin kaotik ortamı, açlık, yoksulluk, işsizlik sorunları filmde
incelenmiştir. Filmin ilk görüntüsünde büyük bir saat kullanılmıştır. Filmde
saatin durmadan ilerleyişi modern zamanların yaklaşmakta olduğuna ve bu yeni
dönemde zamanın bireye yönelik baskısına vurgu yapılmaktadır. Film, kitle
üretiminin işçileri nasıl tek tipleştirdiği ve makinenin bir uzantısı haline
getirdiğine yönelik çok başarılı bir örnektir.
Fordist sistemin temeli verimlilik ve zamandır. Filmde saat
görüntüsünden sonra ağılda itişerek ilerleyen kuzuları ve bir fabrikaya
vardiyalarına yetişmek için koşturan insanlar görüntüsü peş peşe verilir.
Burada modernitenin insanı nasıl ehlileştirdiğini görürüz. Fakat koyun
sürüsünün arasında bir tane kara koyun da vardır. Ne kadar tek tipleşme de olsa
istisnalar her zaman var olacaktır.
Filmde Fordist üretimin getirdiği bant modeline de
eleştiriler vardır. Sistemin robotlaştırdığı çalışanın sadece bir görevi
vardır. Mesai saati boyunca bir makine gibi sadece cıvataları sıkması
gerekmektedir. Bireyin yabancılaşmasının harikulade anlatıldığı bir sahnedir.
Akan hat üzerinde cıvataları sıkma işlemi belli bir ritme sahiptir. Şarlo’nun
hapşırmasıyla birlikte bu düzenin bozulması, bant sisteminin karışması sisteme
oldukça sağlam, trajikomik bir eleştiridir.
Yemek sahnesine bakacak olursak, öğle yemeği arasında vakit
kaybı olmasın diye yönetici kısmı yemek yeme aygıtı ayarlamıştır işçilere. Bu
aygıt Şarlo üzerinde test edilir. Yemeğin dahi otomasyonlaştırılması, dönemin
verimlilik ve zaman çılgınlığını bir kez daha vurgulamıştır. Öğle yemeğinden sonra yemekle birlikte
geldiği düşünülen enerji ile tempo arttırılmıştır. Şarlo da buna ayak uydurmaya
çalışmaktadır. Fakat ayak uyduramaz. Kronometre tutan bir şef başında belirip
temposunu arttırmasını istemektedir. Modern üretim tarzının bireye esneklik tanımayan
biçimde kurgulanması, dakik zaman kullanımı paranoyası burada da
hicvedilmektedir.
Tempoda hattının gerisine düşen Şarlo, hiç çekinmeden
kendini makienin içine atarak vahşi kapitalist sistemde “işini yetiştirmek”
istemekte bunun için cebelleşmektedir.
Sürekli monoton bir işi yapmak bireyin üzerinde olumsuz
etkiler bırakır. Filmde de bunu anlatan sahneler vardır. Görevi cıvata sıkmak
olan Şarlo, iş dışındaki hayatında da sinirsel problemler yaşamaya başlamıştır.
Yolda giderken insanları sıkmaya çalışmıştır. Baskıcı yönetimler insanı
patolojik bir ruh haline sokmuştur.
İş arayn Şarlo,
gezerken bir kamyonun yere düşürdüğü kırmızı bayrağı yerden alarak düşüren
kamyondakilere geri vermek ister. Kamyondakilerin dikkatini çekmek için yerden
eline aldığı bayrağı kamyonun arkasından sallar. Ancak tam bu anda bir sendikal
eylemin en ön safında kalmıştır. Salladığı bayrakla, önde Şarlo arkasında
sendikal eyleme katılan grup, bir süre yürür. Kısa süre sonra polis müdahalesi
ve arbede yaşanır. Şarlo tesadüfi olarak eylemin lideri olarak tutuklanır. Bu
sahnelerde modern zamanlarda olayların absürt akış hızı vurgulanır, dalga
konusu olur.
Şarlo hapishanede azılı, iri yarı bir cani ile aynı hücrede
kalır. İkisi arasında kaba kuvvet ile güçsüzün mücadelesi yaşanır. Yine hızla
gelişen olaylar Şarlo’yu bir firara engel olması sebebiyle hapishanede kahraman
yapmıştır. Hapishanede gösterdiği bu kahramanlıkla beraber özgür olarak
salınır. Fakat artık hem özgür hem işsizdir. Bu özgürlüğe tam olarak özgürlük
de denemez. Bu sahte özgürlükten kurtulmak için çeşitli suçlar işleyerek tekrar
hapishaneye girmek ister. Burada
toplumdan izole olmuş insanların daha sonra tekrar topluma adapte olmasının zor
olduğu, adeta tecrite uğradığı vurgulanır. Yeniden hapishane girmeye çalışırken tanıştığı
hırsız kadına aşık olur. Onuna gelecekte birlikte yaşayacakları evi hayal eder.
Hayalde evin bahçesindeki ağaçlardan meyveler koparmaktadır. Kahvaltıya oturmak
için ineğini çağırır. İnek kendiliğinden gelir, Şarlo’nun ona verdiği kabı kendisi
süt ile doldurur. İnekten zorla süt sağmak yerine ineğin kendisinin süt vermesi
emeğin zorla üretenin elinden alınması yerine emekçinin isteğiyle vermesinin
mutlu dünya çizeceği yorumuyla yapılmaktadır. Bahçede yetişen meyve, ineğin
sütü kendiliğinden vermesi küçük bir komin yaşantısını çağrıştırmaktadır.
Kahramanın hayalinde mutlu, güzel günler olarak paylaşmanın ve barışın resmi
aktarılmaktadır.
Çok sayıda işçi işini kaybetmiş, ancak bir o kadar işçi de
hâlâ çalışıyordu. Birçok sanayici servetin tadını sürüyordu. Henry Ford, o
dönemlerde dünyanın en zengin adamıydı. Acımasızca ve bazen gerekli olduğundan
fabrikalar kapanırken, yeteri kârlı görünmeyen işletmelerin ayakta kalma çabası
sırasında kendisi ve ailesi lüks içinde yaşamaya devam ediyorlardı. Makineleşme
yabancılaşma, otomasyon, stres, zaman baskısı gibi olumsuz etkileri beraberinde
getirmiştir. Çözüm;
İnsan
makine el ele hep beraber sevgiye!
F.T.
Gerçekten çok başarılı bir yazı olmuş. Moderin zamanlar benim de naçizane çok sevdiğim bir filmdir. Özellikle ednan bey'in fabrikanın patronuna söylediği "Sen mi büyüksün yoksa ben mi? Ben daha büyüğüm. Bizi ayıramayacaksın." tiradı gerçekten unutulmazdır. Eleştiri de bu konuya değinmeniz çok hoş gerçekten. Umarım devamı gelir.
YanıtlaSil