Yeşilçam'a gönül
vermiş birçok emekçinin kaderidir "Görünce hatırlanan adam“ olmak.
İsimleri söylendiğinde pek hatırlanmaz, ancak filmlerine denk gelindiğinde ya
da fotoğrafları gösterildiğinde tanırız sinema emekçilerini. İşte bu isimlerden
biri Ekrem Gökkaya. Hem kamera önünde, hem de kamera arkasında sinemaya emek
vermiş yılların sanatçısı Ekrem Gökkaya ile 1960’lı yıllarda başladığı sinema
kariyerinden, elde ettiği tecrübelere, “Perdenin Göremediğimiz Arka Yüzü” adlı
kitabından, Yeşilçam içindeki konumuna varıncaya kadar birçok konuda konuştuk.
Ekrem Bey, sinema maceranıza nasıl başladınız? Bu yönde sizi teşvik eden isimler oldu mu?
Beyoğlu'nda
karşılaştığım Yeni Yıldız mecmuasının sahibi Arif Hanoğlu'nun ısrarı ile
mecmuanın açtığı müsabakaya girdim, finale kalanlar ben de dahil Yeşilçam'ın
parçası oldu. Kitabımda bu konudan uzun uzun bahsediyorum.
Sinemaya ilk
başladığınız yıllarla, biraz daha demlendiğiniz ve daha sık seyirci karşısına
çıktığınız yıllar arasında ne gibi farklar vardı?
O zamanki imkânlar ve o zamanki fiziğim şu an elimde olsa,
inan dünya çapında aktör olurdum. Yaşlanınca daha iyi düşünüyorsun ve ilerleme
oluyor. Yeşilçam okul gibi olduğu için, çok da film çekildiği için her sene
sınıf atlıyordum. Her geçen yıl oyunculuğuma yenilikler katıyordum.
Natuk Baytan'ın
filmlerinde yapım sorumlusu olarak çalıştınız. Yapım sorumlusunun görevleri nelerdir?
Oyunculuktan sonra kamera arkasında çalışmak size sıkıntı yaşattı mı?
Sinemada birçok sıradan rejisör varken, yüksek tahsilli ve
fotoğraf sanatına tamamen vakıf, ailesinin bir kısmı Amerika'da yaşayan,
görgülü, asil ve cana yakın bir İstanbul beyefendisi idi Natuk Ağabey. Yapım
sorumlusu; harcamayı yapan, firmanın sahibi adına senaryoyu seçen, başrol
oyuncuları da dahil olmak üzere oyuncuları seçen, rejisörü ve teknik kadroyu
yine seçerek oluşturan, çekimi denetleyen, çekim bitiminde dublaj ve matbaa
işlerinde katkıda bulunan, laboratuvar işlemlerinde filmin basılmasından filmin
oynayacak hale getirilmesine kadar olan süreci inceleyen, çekimin ve çalışan
kişilerin ücretlerinden yedikleri yemeklere, mekanların bulunmasına kadar, bir
filmin yapımında katkıda bulunan her çalışanın onun emrine girdiği kişidir.
Yapımcı adına filmin ve firmanın koordinatörüdür. Bizim yapımcılarımız
sinemadan pek anlamadıkları için dünya sinemasında olduğu gibi Türkiye'de de bu
görevleri tek başına yapan bir tek ben varım. Bu nedenle, Cem ve Cumhur
filmlerinden başka herhangi bir film şirketine yapım yönetmenliği yapmadım.
Başka şirketler daha farklı çalışıyordu. Sıkıntı olayına gelirsek, evet sıkıntı
yaşadım. Eskiden piyasada günde 4-5 işte oyuncu olarak çalışıyordum.
Yapımcılarım Dündar Kılıç'ın ve ağabeyi Yahya Kılıç'ın ricası ve baskılarıyla,
başlangıçta istemeden, sonraları arzumla yapım yönetmenliği yaptım. Oyuncu
olarak çok talep varken ancak boş zamanlarımda diğer firmalara oyunculuk
yapabildim. Yapım yönetmeni olmasaydım oynadığım film sayısı bini geçerdi.
Yeşilçam'ın gizli
kahramanlarından birisiniz. Seyirciler isminizi bilmese de sima olarak tanıyor
sizi.
"Görünce hatırlanan adam" olmaktan şikâyetçi misiniz?
Dünyada her insan evvela tanınmak daha sonra da unutulmamak
ister. Yeşilçam'a, bize bu şansı verdiği için çok müteşekkirim. İyi ki varmış
Yeşilçam.
Türk sinema tarihi
ele alındığında, Yeşilçam'ı dışlayıcı politikalara rastlarız. Kimi eleştirmen
Yeşilçam'ı küçük görmüş ve sinemamızın gelişimini baltaladığını
dillendirmiştir. Bir Yeşilçam emekçisi olarak bu konuda neler söylemek
istersiniz?
Maalesef Yeşilçam hakaretlere maruz kalıyordu. Engellenemez
bir akımdı. Kimse de konuşmaktan ileri giden bir engel koyamadı. Yeşilçam o
kadar değerliymiş ki, o zaman baltalamaya çalışan insanlar bile bugünlerde eski
Yeşilçam filmlerini defalarca seyretmekten kendilerini alamıyor. Yeni film yapımcılarıyla
mukayese edildiği zaman, ekonomik yönden çok az imkânla meydana getirilmiş
eserlerin ne kadar farklı olduğu olumlu yönde ortaya çıkıyor.
Kitap haberi
özellikle internet dünyasında heyecan yarattı. Bize biraz da kitaptan bahseder
misiniz?
Filmin konusu ve sonu belli olduğu zaman seyirci seyrettiği filmden hoşnut olmaz. Perdede kimsenin görmediği, duymadığı olayları aleyhte ve lehte olmak üzere yazıyorum. Kitabın içinde 150'ye yakın "aaaa öyle mi?" diyeceğiniz, gülerken ağlayacağınız, ağlarken güleceğiniz anı bulacaksınız. Şayet bu kitap tutulursa ikinci kitabımın adı ve konusu "Yeşilçam'ın İç Yüzü" olacak.
Filmin konusu ve sonu belli olduğu zaman seyirci seyrettiği filmden hoşnut olmaz. Perdede kimsenin görmediği, duymadığı olayları aleyhte ve lehte olmak üzere yazıyorum. Kitabın içinde 150'ye yakın "aaaa öyle mi?" diyeceğiniz, gülerken ağlayacağınız, ağlarken güleceğiniz anı bulacaksınız. Şayet bu kitap tutulursa ikinci kitabımın adı ve konusu "Yeşilçam'ın İç Yüzü" olacak.
"HER GÜN DÜNDEN İLERİ PRENSİBİ İLE
HAREKET EDİN"
Son olarak sinemaya ve yaşama dair ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Yaşam
zaten sinema, sinema zaten yaşamdır. Her gün dünden ileri prensibi ile hareket
edin. Ödül törenlerinde sahneye projektörle aksettirilen yazının içinde bulunan
“onur” kelimesi yaşam boyu elinizde tuttuğunuz meşale olsun. Öğrenmenin yaşı
yoktur. İnanın 80 yaşıma geldim her gün yeni bir şey öğreniyorum. Kâh okuyarak,
kâh görsel, kâh da yaşayarak...
Sinema ayrı bir ilim
dalı olduğundan, tiyatro ve tiyatroculardan uzak, yaşayan olayları olduğu gibi
gösteren bir ilim dalı haline getirilmesini isterim. Akıl vermek kolay. Ben
buna tavsiye diyeyim, sizlerden de büyük gayret bekleyeyim. Başarı çalışma ile
gelir. Sinema ticari bir metadır. Arz talep meselesidir. Vatandaşın evine ekmek
götürme sıkıntısı varken ve evlere girmiş televizyonlarda rahatça film
seyrederken sinema sanatının ilerlemesi için çok özel konular, çok iyi çekimler,
çok iyi mekânlar, çok iyi sinema oyuncuları bir araya getirilmelidir. Bunlar
sağlanarak seyirciyi evdeki televizyonların başından kaldırabilme şansına erişilir,
böylece yeni bir sinema çağı başlar. Ama televizyonlara şu aralar yapılan
dizilerin kalitesinden tamamen uzaklaşmak kaydıyla Yeşilçam ağacı bir çam ormanı olabilir.
F.T.
F.T.